Ege Üniversitesi Çevre Topluluğu
hangi amaçla kuruldu?
Ege Üniversitesi bünyesinde kurulan topluluğumuz çevrenin bilinçsizce kullanılması sonucu oluşan çevre tahribatlarını engellemeyi ve yanlış politikalara tutsak olan doğayı özgürleştirmeyi, ekolojik değişim ve dönüşüm için öğrencileri ve halkı bilinçlendirmeyi amaçlar.
Çevre topluluğu salt çevre
farkındalığı mıdır? faaliyetlerinden bahseder misiniz?
Çevre topluluğu kuruluş itibariyle
çevre mücadelesinin bilimsel ve öğretici kanadını oluşturmayı şiar edinmişse de
son yıllarda bu duruş biraz kırılmış durumda. Gezi sürecinde sokağa inen
topluluk artık yerel direnişlere de katılım gösteriyor.
Her yıl düzenlenen Çevre
Farkındalığı Sempozyumu’nun temasını gündemle bağlantılı olarak seçmeye özen
gösteriyoruz. Türkiye’deki tüm üniversiteleri kapsayan Çevre Sorunlarına
Öğrenci Yaklaşımları Platformu’yla beraber her sene tamamen öğrencilerin
yaptığı bir sempozyum düzenliyoruz. Sene içinde kampüste belgesel gösterimleri yapıyoruz.
Ekolojik sıkıntıların ve tehlikelerin olduğu bölgelere doğa yürüyüşleri
düzenleyerek yerel halkın sıkıntılarını dinliyoruz. Bunların haricinde topluluk
içi okuma, atölye gibi çalışmalarımız oluyor.
Dereköy ve Ovacık mücadelelerine
aktif katılım sağladınız bu süreçlerden
bahsebilir misiniz?
Dereköy ve Ovacık çevre
mücadelesinin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlamak için
bakılması gereken en iyi örneklerden
biri. İkisi de İzmir’in içinde, ikisinde de yapılmak
istenen proje aynı ve nüfusları
birbirine çok yakın. Ama süreç,
Ovacık’ta sadece köydeki
okumuş kesimin çabasıyla ilerlerken
Dereköy’de tam anlamıyla bir birlik vardı.
Köyde ev ev gezilip projenin ne
olduğu anlatıldı, mahkeme parası için
herkes evindeki
yağı çıkarıp sattı, iş makineleri
köye sokulmadı ve köy talandan kurtuldu.
Ovacık’ta durum maalesef böyle değil
orada proje başladı ve devam ediyor.
Bugünlerde sıkça tartışılan
Kültürpark projesi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kültürpark sürecinden bahsetmeden
önce Kültürpark’ın İzmir için öneminden
bahsetmem gerekiyor çünkü bizim
yaşımızdaki insanların Kültürpark’la tek bağlantısı
genel olarak Kitap Fuarı oluyor.
Onun haricinde görmediğimiz için çoğumuz oraya
yapılacak projenin neleri yok
edebileceğinin farkında değiliz. Kültürpark 80 yıllık
geçmişiyle İzmir’i İzmir yapan
değerlerden biri.420 bin metrekarelik alanda toplam
8000 ağaç, endemik bitkiler ve
hayvanlar bulunuyor. Alan kendi ekosistemiyle
Türkiye’deki ilk şehir parkı olma
özelliğini taşıyor. Yapılmak istenen projedeki kongre
merkezleri, açık hava sineması ve
sergi salonları için bir sürü ağacın kesilmesi gerekiyor.
Projede yeşil alan olarak binaların
çatılarına yapılacak çimenler gösteriliyor.
Bir şehir parkında yeşile yer aramak
yerine mevcut asfalt yolların yürüyüş alanına
dönüştürülmesi, binaların kaldırılıp
tamamen doğal yaşam alanı oluşturulması gerekiyor.
Ancak yıllardır izlenen
kimliksizleştirme politikasından İzmir de nasibini bu şekilde
alıyor. Kentin en önemli bellek
alanlarından biri olan Kültürpark; bir kedinin başını
okşamamış, bir ağacın gölgesinde
oturmamış insanlar tarafından sistemin işlerinin
yürütüleceği kongre merkezine
dönüştürülmek isteniyor. Proje şekillenmeye başladığında
konuyla ilgili meslek odaları ve
sivil toplum örgütlerinden oluşan 25 bileşenle
"Kültürparka Dokunma
Platformu" oluşturuldu. Raporlar hazırlandı, davalar açıldı.
Aziz Kocaoğlu’yla görüşüldü. Süreç
şu an her hafta yapılan bileşenler toplantısı ve ayda
bir olan bilgilendirme toplantısı
şeklinde ilerliyor. Bundan sonra şirketin tutumuna
bağlı olarak şekillenecek.
İzmir'i ve Ege
Üniversitesi'ni çevre farkındalığı konusunda durumunu
değerlendirebilir
misiniz?
İzmir halkı Türkiye’nin çoğu iline
göre çevreyi sahiplenme ve ekolojinin bir parçası
olduğunu kabul etmede ileri durumda.
Karadeniz’de yıllardır süren talan oradaki halkı
nasıl yaşam savunucusu yaptıysa,
İzmir’deki tehditler de aynı şeyi yapıyor.
Tabii ki yeterli değil ama yine de
büyük bir tepki var .Çevreci oluşumlarda ise genellikle
yaşça büyük insanlar bulunuyor. Bu
da mücadelenin gelişmesinin önünde çok büyük bir
engel oluşturuyor. Yaşça büyük
insanlar biraz daha temkinli, çevreyi genellikle
torunlarına miras bırakmak için
sahipleniyor ve asıl önemli konuyu kaçırıyor.
Ekolojik yıkımla kapitalizmin
gelişmesinin doğru orantılı olduğunu maalesef göremiyor.
Bu da dünyayı daha güzel bir yer
yapmaktan çok, var olan dünyayı korumaya
çalışmalarına yol açıyor.
Ege Üniversitesi’nde ise durum biraz
daha farklı. Çevre mücadelesi politiktir ama
politikalar üstüdür. Herhangi bir
ideolojinin tabanına yedirilemez. Ama bu durum
gençler tarafından böyle görülmüyor
ve kendilerini daha popüler ve “güvenli” çevre
oluşumlarına yakın hissediyorlar.
Ağaçların kesilmesini önlemektense ağaç dikmenin
daha baş ağrıtmaz olacağını
düşünüyorlar. Çevre mücadelesi ve ekoloji hakkında
bilgisi olan gençler ise ekolojiyi
toplumsal değişimlerden sonra kurtaracaklarını
düşündükleri için herhangi bir
oluşumda çalışma yapmıyor.
Peki Niçin Çevre Topluluğuna üye
olmalıyız?
Biz geleneksel çevre topluluklarının
aksine dünyayı korumak istemiyoruz, dünyayı
korunmaya muhtaç bir yer olmaktan
kurtarmak istiyoruz. Rantın, talanın,yağmanın
arasında res pervaneleri kıran
fırtınayı, hes borularını delen dereyi, iş makinelerini
yutan denizi örnek alıyoruz. Bir
ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
yaşamak için çiçek asfalttan çıkınca
yüzü gülen herkesi topluluğumuza bekliyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder