4 Ocak 2017 Çarşamba

 


Ege Üniversitesi Çevre Topluluğu hangi amaçla kuruldu?

Ege Üniversitesi bünyesinde kurulan topluluğumuz çevrenin bilinçsizce kullanılması sonucu oluşan çevre tahribatlarını engellemeyi ve yanlış politikalara tutsak olan doğayı özgürleştirmeyi, ekolojik değişim ve dönüşüm için öğrencileri ve halkı bilinçlendirmeyi amaçlar.

Çevre topluluğu salt çevre farkındalığı mıdır? faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Çevre topluluğu kuruluş itibariyle çevre mücadelesinin bilimsel ve öğretici kanadını oluşturmayı şiar edinmişse de son yıllarda bu duruş biraz kırılmış durumda. Gezi sürecinde sokağa inen topluluk artık yerel direnişlere de katılım gösteriyor.

Her yıl düzenlenen Çevre Farkındalığı Sempozyumu’nun temasını gündemle bağlantılı olarak seçmeye özen gösteriyoruz. Türkiye’deki tüm üniversiteleri kapsayan Çevre Sorunlarına Öğrenci Yaklaşımları Platformu’yla beraber her sene tamamen öğrencilerin yaptığı bir sempozyum düzenliyoruz. Sene içinde kampüste belgesel gösterimleri yapıyoruz. Ekolojik sıkıntıların ve tehlikelerin olduğu bölgelere doğa yürüyüşleri düzenleyerek yerel halkın sıkıntılarını dinliyoruz. Bunların haricinde topluluk içi okuma, atölye gibi çalışmalarımız oluyor.

Dereköy ve Ovacık mücadelelerine aktif katılım sağladınız bu süreçlerden
bahsebilir misiniz?

Dereköy ve Ovacık çevre mücadelesinin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlamak için
bakılması gereken en iyi örneklerden biri. İkisi de İzmir’in içinde, ikisinde de yapılmak
istenen proje aynı ve nüfusları birbirine çok yakın. Ama süreç,  Ovacık’ta sadece köydeki
okumuş kesimin çabasıyla ilerlerken Dereköy’de tam anlamıyla bir birlik vardı.
Köyde ev ev gezilip projenin ne olduğu anlatıldı, mahkeme parası için  herkes evindeki
yağı çıkarıp sattı, iş makineleri köye sokulmadı ve köy talandan kurtuldu.
Ovacık’ta durum maalesef böyle değil orada proje başladı ve devam ediyor.

Bugünlerde sıkça tartışılan Kültürpark projesi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Kültürpark sürecinden bahsetmeden önce Kültürpark’ın İzmir için öneminden
bahsetmem gerekiyor çünkü bizim yaşımızdaki insanların Kültürpark’la tek bağlantısı
genel olarak Kitap Fuarı oluyor. Onun haricinde görmediğimiz için çoğumuz oraya
yapılacak projenin neleri yok edebileceğinin farkında değiliz. Kültürpark 80 yıllık
geçmişiyle İzmir’i İzmir yapan değerlerden biri.420 bin metrekarelik alanda toplam
8000 ağaç, endemik bitkiler ve hayvanlar bulunuyor. Alan kendi ekosistemiyle
Türkiye’deki ilk şehir parkı olma özelliğini taşıyor. Yapılmak istenen projedeki kongre
merkezleri, açık hava sineması ve sergi salonları için bir sürü ağacın kesilmesi gerekiyor.
Projede yeşil alan olarak binaların çatılarına yapılacak çimenler gösteriliyor.
Bir şehir parkında yeşile yer aramak yerine mevcut asfalt yolların yürüyüş alanına
dönüştürülmesi, binaların kaldırılıp tamamen doğal yaşam alanı oluşturulması gerekiyor.
Ancak yıllardır izlenen kimliksizleştirme politikasından İzmir de nasibini bu şekilde
alıyor. Kentin en önemli bellek alanlarından biri olan Kültürpark; bir kedinin başını
okşamamış, bir ağacın gölgesinde oturmamış insanlar tarafından sistemin işlerinin
yürütüleceği kongre merkezine dönüştürülmek isteniyor. Proje şekillenmeye başladığında
konuyla ilgili meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinden oluşan 25 bileşenle
"Kültürparka Dokunma Platformu" oluşturuldu. Raporlar hazırlandı, davalar açıldı.
Aziz Kocaoğlu’yla görüşüldü. Süreç şu an her hafta yapılan bileşenler toplantısı ve ayda
bir olan bilgilendirme toplantısı şeklinde ilerliyor. Bundan sonra şirketin tutumuna
bağlı olarak şekillenecek.

İzmir'i ve Ege Üniversitesi'ni çevre farkındalığı konusunda durumunu
değerlendirebilir misiniz?

İzmir halkı Türkiye’nin çoğu iline göre çevreyi sahiplenme ve ekolojinin bir parçası
olduğunu kabul etmede ileri durumda. Karadeniz’de yıllardır süren talan oradaki halkı
nasıl yaşam savunucusu yaptıysa, İzmir’deki tehditler de aynı şeyi yapıyor.
Tabii ki yeterli değil ama yine de büyük bir tepki var .Çevreci oluşumlarda ise genellikle
yaşça büyük insanlar bulunuyor. Bu da mücadelenin gelişmesinin önünde çok büyük bir
engel oluşturuyor. Yaşça büyük insanlar biraz daha temkinli, çevreyi genellikle
torunlarına miras bırakmak için sahipleniyor ve asıl önemli konuyu kaçırıyor.
Ekolojik yıkımla kapitalizmin gelişmesinin doğru orantılı olduğunu maalesef göremiyor.
Bu da dünyayı daha güzel bir yer yapmaktan çok, var olan dünyayı korumaya
çalışmalarına yol açıyor.

Ege Üniversitesi’nde ise durum biraz daha farklı. Çevre mücadelesi politiktir ama
politikalar üstüdür. Herhangi bir ideolojinin tabanına yedirilemez. Ama bu durum
gençler tarafından böyle görülmüyor ve kendilerini daha popüler ve “güvenli” çevre
oluşumlarına yakın hissediyorlar. Ağaçların kesilmesini önlemektense ağaç dikmenin
daha baş ağrıtmaz olacağını düşünüyorlar. Çevre mücadelesi ve ekoloji hakkında
bilgisi olan gençler ise ekolojiyi toplumsal değişimlerden sonra kurtaracaklarını
düşündükleri için herhangi bir oluşumda çalışma yapmıyor.

Peki Niçin Çevre Topluluğuna üye olmalıyız?

Biz geleneksel çevre topluluklarının aksine dünyayı korumak istemiyoruz, dünyayı
korunmaya muhtaç bir yer olmaktan kurtarmak istiyoruz. Rantın, talanın,yağmanın
arasında res pervaneleri kıran fırtınayı, hes borularını delen dereyi, iş makinelerini
yutan denizi örnek alıyoruz. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine
yaşamak için çiçek asfalttan çıkınca yüzü gülen herkesi topluluğumuza bekliyoruz.


0 yorum:

Yorum Gönder