ABD seçimlerini kısaca değerlendirebilir misiniz?
Katılımı düşük bir seçim gerçekleşti. Yüzde 55 – 60 civarında
bir katılım vardı. Hillary Clinton
toplamda daha çok oy almasına rağmen eyalete dayalı seçim
sistemi dolayısıyla daha az delege sahibi oldu ve seçimi kaybetti.
Bir çok anket ve medya kuruluşu son güne kadar seçimi
Hillary’nin kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu, hatta görüştüğüm Trump
destekçileri bile kendini bu sonuca hazırlamış görünüyordu. Ancak beklenen
olmadı. Sürpriz bir seçim oldu. ABD hâlâ, bu sonucun nedenlerini ve olası
getirilerini tartışıyor.
Trump’ın kazanmasında Amerika'da hangi dinamiklerin etkisi oldu?
Tüm dünyada yükselen popülist sağ söylem, ABD’de de karşılık
buldu. ABD’de ucuz iş gücü olarak kullanılan göçmenler dönem dönem siyasetin
nefret oklarının hedefi olur. Bu seçimde de bunun örneğini yaşadık, şimdiye
kadar göçmen karşıtı retoriğin en yoğun yaşandığı dönemlerden biri olduğu ifade
ediliyor. Trump’ın adaylığını açıkladığı gün Meksikalı göçmenleri hedef
tahtasına oturtması bir anda Cumhuriyetçi Parti’nin diğer adayları arasında
popülaritesini artırdı. Buna ek olarak diğer azınlık gruplara yönelen
ayrımcı sözleri Amerikan toplumunda karşılık buldu. Trump, özellikle
kentleşmemiş eyaletlerin küçük yerleşim birimlerinde ya da büyük şehirlerin
çeperlerinde yaşayan ve çok büyük kısmını beyazların oluşturduğu ekonomik
sistem mağduru orta sınıfta karşılık buldu. Çöken ağır sanayinin, ekonomisiyle
birlikte sosyal yaşamını etkilediği eyaletlerde de Trump’a oy verildi. Bu beyaz
orta sınıf bir süredir önemsenmiyor olmaktan şikâyetçiydi. Özellikle Obama’nın
başkanlık sürecinde dışlandıklarını hissettikleri ifade ediliyor. Bu kişiler,
Trump’a oy verdiler. Tabii Demokrat Parti’nin aday tercihi de sonuçta
etkili oldu. Ülke çapında bir türlü güven toplayamayan Hillary Clinton’ın
adaylığının pek çok kişinin sandığa gitmemesine neden olduğu söyleniyor. Genel
kanıya göre, ’Sosyalist’ olduğunu ifade eden aday Bernie Sanders seçime
girseydi, Clinton’dan farklı şekilde, kazanacaktı. Seçmen değişim istiyordu ve
Clinton’ın değişimi değil statükoyu temsil
ettiğine
inanıyordu.Trump’a yönelik öfkeler toplumsal muhalefeti güçlendirir mi? Bu süreç sönümlenecek mi?
Trump’ın seçilmesi sonrası, kampanyası süresince rencide ettiği gruplar ciddi bir korku yaşadı. Bunların başında göçmenler bulunuyordu. Protestolar ülke geneline yayıldı ve azımsanmayacak süre devam etti. 20 Ocak’taki devir teslim töreni sırasında da büyük bir protesto gösterisi için hazırlanılıyor. Bu protestoların ötesinde, ABD’de önemli muhalefet grupları var. Sendikalar, öğrenci grupları, siyah hareketi gibi gruplar örgütlenmeye devam ediyor. Özellikle öğrenci gruplarında seçim sonrası hareketlenme yaşandığı da ifade ediliyor. ABD’de değişim isteyen kitleler sadece Trump’a oy veren ‘beyaz orta sınıf’ denilen grup değil. Soğuk savaşın ardından ilk defa ABD’de bir genç nesil, çoğunlukla, sosyalizme sıcak bakıyor. Bu önemli bir veri. Sürecin devam etmesi için her türlü neden mevcut…
Trump’ın Ortadoğu stratejisi değişecek mi? Bu Türkiye ile iliskileri nasıl etkiler?
En başından beri söylenen şey şu, Trump bir politikacı değil, politik bir karnesi yok, dolayısıyla dış politikanın nasıl şekilleneceğini tahmin etmek mümkün değil. Doğru, yaşayarak öğreneceğiz. Ancak şimdiye kadar yapılan kabine seçimleri de bize bazı veriler veriyor. Dış politika ve savunma politikalarına dair önemli kararlarda büyük etkisi olan Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevine Mike Flyn getirildi. Obama yönetiminin bu güne kadar siyasal İslam terimini kullanmaktan çekindiğini biliyoruz. Flyn, bu terimi oldukça sert cümlelerin içinde sıklıkla geçiriyor. Trump savunma bakanı olarak da General James Mattis’i atayacağını ifade etti. Mattis, oğul Bush döneminde Müşterek Kuvvetler Komutanlığı gibi çok önemli bir göreve getirildi. Obama da ilk döneminde 2010’a kadar Mattis’i bu görevde tuttu ve sonrasında da Merkez Komutanlığı’nın başına geçirerek terfi ettirdi. Bu görevler süresince 2. Körfez Savaşı ve Arap Baharı’nın yaşandığını düşünürsek durum çok da parlak değil. Dışişleri Bakanlığı’na kimin atanacağı ise netlik kazanmadı. Trump yönetiminin Ortadoğu politikaları belli ki Obama yönetiminden daha farklı olacak. Yoğun bir askeri harekat içinde olmasalar da etkinliklerini vekilleri üzerinden sürdürdükleri bir tutum izleyebilirler. Trump, seçim kampanyası boyunca ülkenin içindeki sorunlara yoğunlaşacağını, dışarıda daha izole bir politika izleyeceğini söyledi ama emperyalizmin dümenine geçen kaptanın, "ben vazgeçtim" diyecek olması pek gerçekçi değil.
Reza Zarrab'ın yargilanma sureci nasıl şekilleniyor bunun Türkiye’ye
etkileri olacak mı? Neler olabilir?
Henüz Sarraf’ın esastan yargılanmasına başlanmadı. Bugüne kadar olan duruşmalar usule ilişkindi. Son duruşmada esastan yargılanmaya başlayacağı yani jüri karşısına çıkacağı tarihi kendi isteğiyle dokuz ay ileri attı. Yani ocak ayında değil, ekimde yargılanmaya başlayacak. Bu çok şaşırtıcı bir gelişmeydi, hatta Mahkeme salonunda hakim bile bu talebin Sarraf tarafından gelmesine çok şaşırdı, fakat talebi kabul etti. Duruşma sonrası uzmanlar, Sarraf’ın bu erteleme hamlesini, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından siyasi bir iklim değişikliği umuyor olabileceğine dair bir işaret, şeklinde yorumladı. Ancak tam da kararın verildiği dakikalarda, Trump New York’ta Sarraf iddianamesini kaleme alan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara’yla sürpriz bir görüşme yapıyordu. Görüşmeden çıkan sonuç da sürpriz oldu. Pek çok kişi Trump’ın Bharara yerine başkasını atayacağını tahmin ederken, Bharara ‘kalıyorum’ diye açıklama yaptı. Bu Sarraf’ın avukatlarının tahmin etmediği bir gelişme oldu. Türkiye’ye etkisine gelince. Bu tür davalarla ilgili spekülasyonlara kulak asmamak, elimizdeki somut verilere bakarak ilerlemek gerek. Bildininiz üzere, ABD Mahkemeleri Türkiye sınırları içinde işlenmiş suçları yargılayamaz. 17 Aralık fezlekesinin ABD Mahkeme kayıtlarına girmesi önemli olabilir ama şimdilik görülüyor ki bu esas yargılamaya konu edilecek bir mesele değil. Rıza Sarraf İran’a yönelik ekonomik yaptırımları delmek, kara para aklamak, dolandırıcılık gibi suçlardan yargılanıyor, ayrıca kendisine ABD’nin terör listesinde olan Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları’na yardım etmek suçlamaları da yönlendiriliyor. Özellikle sonuncusu ‘ulusal güvenliği tehdit ettiği için’ çok büyük bir suç. Davanın ilerleyen aşamalarında, bu suçları işlerken Türkiye’den bir ya da birkaç isimle işbirliği yaptığı ortaya çıkarsa, bu dengeleri değiştirebilecek bir gelişme olabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder